48 saatte bordum
Bodrum kalesi’ni biliyorsunuz ki, peki dünyanın en eski batığının bu kalede bulunduğunu biliyor musunuz? Bodrum’un giriş kapısı myndos’un gümüşlük’te bulunduğunu duymuş muydunuz? Brütüs’ün kaçarken saklandığı köyün bodrum’da olduğunu biliyor muydunuz? Talep eder her hafta sonunuzu bodrum’da geçiriyor olun talep eder bu ilk gidişiniz olsun, işte size ancak 48 saat arasında bodrum’u farklı bir gözle görmenin yolları!
Bodrum 1.Gün
09.00 - güne bodrum kalesi’ni gezerek başlıyoruz. Saint jean şövalyelerinin halikarnas mozolesi’nden aldıkları taşlarla inşa ettikleri bodrum kalesi’nde esrarengiz zindanları da gezip 19. çağ sonlarında kalenin mapushane olarak kullanıldığı günleri gaslımüzde canlandırmaya çalışıyoruz. Uluburun’dan çıkarılan dünyanın en eski (3 bin 300 yıllık) kalıntsıcaklıkndan gözlerimizi alamıyoruz. Dünyanın en efsunk sualtı arkeoloji müzelerinden biri olan bu müzenin avrupa’dan özel övgü ödülü aldığını duyunca hiç şaşırmıyoruz.
11.00 - şimdi bodrum halikarnas mozolesi’nin kalıntılarını görme vakti. Dünyanın yedi harikasından biri olarak (antik döneme ilişik) düşünülen halikarnas mozolesi, kolonlarıyla yunan mimarisinden, piramit şeklindeki çatsıcaklıkyla da msıcaklıkr mimarisinden örnekler taşıyor ve sanki bu iki mimariyi aynı yapıda birleştiriyor. Kral mausolus adına yaptırılan mozolenin etkisinin büyüklüğü, ondan sonra yaptırılan bütün benzer yapılara “mozole” denmiş olmasından da belli. Hava iyice ısınmadan tentelerin gölgesinde gezinip yöresel tatları tecrübe etmek için bodrum pazarı’na gidiyoruz. Pazardaki yaşlı bir teyze bize uçurumımadanın yeme içme kültürü konusunda rehberlik ediyor ve sıkça kullanılan radika, ebegümeci şeklinde otları tanıtıyor. Teyzeden almış olduğumız tavsiye sayesinde çarşıdaki en iyi kabak çiçeği dolmasını ve çökertme kebabını tatmanın mutluluğuyla bir sonraki durağımıza yöneliyoruz.
14.00 - Bodrum dasanat güneşi zeki müren’in müzeye dönüştürülen evindeyiz. Kulağımızda “şimdi uzaklardasın” tınılarıyla girdiğimiz bu müze evde sanatçının kişisel eşyaları, fotoğrafları ve ödülleri karşılıyor bizi. Döşek odasını, oturma odasını ve kendi tasarladığı kıyafetlerle dolu kostüm odasını gezerken hatırasının canlılığı tüylerimizi ürpertiyor.
16.00 - Bodrum “çökertme” türküsünde, evliya çelebi’nin seyahatname’sinde adı geçen aspat koyu’nda bulunan venedik kalesi, ege denizi’ni en iyi açıdan görebileceğiniz bir yer. Kalenin gözlem amacıyla kullanıldığı günleri gaslımüzde canlandırmaya çalışarak bol miktarda fotoğraf çekiyoruz.
19.00 - Bodrum antik tiyatro’da konserimizin başlamasını bekliyoruz. Yapılış tarihi tam olarak bilinmeyen tiyatro, mö 4. Yüzyıl klasik yunan tiyatrolarının başarılı bir örneği. 13 bin kişilik kapasitesiyle ve bodrum’a tepeden bakan etkileyici konumuyla antik tiyatro, hem gündüzleri gezilebiliyor aynı zamanda yazları yerli yabancı turistlerin akşamlarını –tıpkı o antik çağlardaki şeklinde- şenlendirmeye devam ediyor.
Bodrum 2.Gün
09.00 - Bodrum da sabah serinliğinde leleg yolu’nda bisikletlerimizle geziyoruz. Leleg yolu, bodrum’daki 2 bin 400 yıllık pedasa antik kenti’nin en önemli ticaret yollarından biri. Tekrar kullanılır hale gelen leleg yolu’nda; yürüyüş yolu, 20 km’lik bisiklet yolu ve kamp alanları var.
12.00 - eskiden kargı koyu olarak malum camel beach, kumsalda yatan develer nedeniyle bu adı almış. Biz de tekne turlarından birine katılıp buradan deniz yoluyla akvaryum koyu’na geçiyoruz. Buranın asıl adı adaboğazı fakat herkes buraya akvaryum koyu diyor. Koya varıp kristal parlaklığındaki suya kendimizi bıraktığımızda bunun nedenini anlıyoruz.
14.00 - Bodrum bitez’deki mavi bayraklı halk plajı temizliğiyle dikkat çekiyor. Sahildeki mekânlarda zeytinyağlı yemeklerin ve deniz mahsullerinin tadını çıkarırken yel değirmenlerine gitmek için sabırsızlanıyoruz. 18. Yüzyılda inşa edilen bu fotojenik yel değirmenleri, çok iyi durumda olmasalar da tarihiyle ve sahip olduğu deniz nazır manzarasıyla görülmeye kıymet.
16.00 - Bodrum da plajlarıyla ünlü türkbükü’ne vardığımızda bir antik eser daha karşılıyor bizi: madnasa antik kenti. Halen keşfedilmeyi bekleyen bölgede kaya mezarlarını inceliyoruz. Bu mezarlar bizlere hemen yakınımızdaki apostol kilisesi’ni anımsatıyor ve gündoğan’a geçmeye karar veriyoruz. Gündoğan’da daha şimdiden iskelelere sofraların kurulduğunu, restoranlarda akşam yemeği hazırlıklarının başladığını görüyoruz. Tekneyle küçük tavşan adası’na ulaşıyoruz. Bizi burada apostol kilisesi karşılıyor. Kilisenin 6. Yüzyıldan 12. Yüzyıla kadar farklı tarihlerde yapılmış bölümlerini ve varlıklı kalıntıları geziyoruz.
19.00 - Bodrum’un giriş kapısı myndos’tayız. Gümbet civarlarında bulunan myndos kapısı, eski halikarnas’ın iki antik giriş kapsıcaklıkndan biri. Mö 4. Yüzyıldan kalan kapı, ismini gümüşlük’ün eski adı olan myndos’tan almış. Ege denizi ile akdeniz’in kesiştiği bu güzel noktadan gelip geçmiş persleri, rodosluları ve halikarnaslıları hayal ediyoruz. Tarihin babası sayılan herodot’u, osmanlı denizcisi turgut reis’i, zeki müren’i ve bodrum’da ömürış nice önemli kişiyi düşünüyoruz… bir kent düşünüyoruz; sahip oldukları sayesinde hep farklı medeniyetlerin göz bebeği olmuş, tıpkı bugün yaptığı gibi. Antik tiyatro’da izlediğimiz konserin ezgileri çökertme tpaniksünün sözlerine karışıyor zihnimizde… “burası da aspat değil halil’im…” diye mırıldanarak bodrum’un en batı noktasında, gümüşlük’te güneşi batırıp hemen hemen yakalanmış balığın ve midyenin keyfinı da kokusunu da içimize çekiyoruz.
Yorum Gönder